Ne kadar basittir oysa ki; Yoruldum demek...
Gücüm kalmadı demek ve çekip gitmek...
Girdiğimiz hiç bi savaş, savaş değildi belki de biz girmeden önce. Belki sadece susarak , sadece deneyerek çözülebilecek herşeyi büyüten bizdik. Ve sonunda gereksiz sarfedilen gücün kurbanı olup yere yıkıldık.
Hayata pamuk ipliğiyle bağlı olduğumuz zmanlar vardır. Aslında hep öyledir taa ki biz girdabın içine düşene kadar.
Peki, o pamuk ipliğini alt eden yok mu hiç ?
Kimilerimizin düşünmekten bile korktuğu ama başka insanların oyunmuşcasına yaptığı şeyler yok mu?
Mesela biz kaldırımın kenarından yüyürken bile denge kaybetme korkusuyla yaşarken, ipin üzerinde metrelerce yüksekte yürüyen takla atan insanların ne farkı var bizden?
Biz mi korkağız, onlar mı hayatla dalga geçiyorlar? Tecrübe mi, pratik mi bu hale getiren onları ?
Kimse doğuştan korkusuz değildir. İnsanlar kendi kendilerini değiştirirler.
Evet hayat çok özel, yaşamak çok güzel. Ama bu hayata kıyamamak adına bu kadar çekimser olmak niye ?
Meydan okumalı, daha az korkmalı... Korktukça üzerine gelir ya hep. Korkma... Dalga gecme ama, mutlaka halatın da bir gün o pamuk ipliği gibi kopabileceğini düşünerek yaşa. Ya daha çok korkacaksın, ya da daha iyisi... İpe değil kendine güvenerek yaşamayı öğreneceksin. Dayatmayı kaderine öğreneceksin. Düşmekten korkmaktansa, nasıl düşeceğini öğreneceksin. Kalktığında dizlerinde ki avuçlarında ki yaralara değil, yeni başlayan yola bakacaksın.
Hayatın tadına varacaksın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder