Ne kadar basittir oysa ki; Yoruldum demek...
Gücüm kalmadı demek ve çekip gitmek...
Girdiğimiz hiç bi savaş, savaş değildi belki de biz girmeden önce. Belki sadece susarak , sadece deneyerek çözülebilecek herşeyi büyüten bizdik. Ve sonunda gereksiz sarfedilen gücün kurbanı olup yere yıkıldık.
Hayata pamuk ipliğiyle bağlı olduğumuz zmanlar vardır. Aslında hep öyledir taa ki biz girdabın içine düşene kadar.
Peki, o pamuk ipliğini alt eden yok mu hiç ?
Kimilerimizin düşünmekten bile korktuğu ama başka insanların oyunmuşcasına yaptığı şeyler yok mu?
Mesela biz kaldırımın kenarından yüyürken bile denge kaybetme korkusuyla yaşarken, ipin üzerinde metrelerce yüksekte yürüyen takla atan insanların ne farkı var bizden?
Biz mi korkağız, onlar mı hayatla dalga geçiyorlar? Tecrübe mi, pratik mi bu hale getiren onları ?
Kimse doğuştan korkusuz değildir. İnsanlar kendi kendilerini değiştirirler.
Evet hayat çok özel, yaşamak çok güzel. Ama bu hayata kıyamamak adına bu kadar çekimser olmak niye ?
Meydan okumalı, daha az korkmalı... Korktukça üzerine gelir ya hep. Korkma... Dalga gecme ama, mutlaka halatın da bir gün o pamuk ipliği gibi kopabileceğini düşünerek yaşa. Ya daha çok korkacaksın, ya da daha iyisi... İpe değil kendine güvenerek yaşamayı öğreneceksin. Dayatmayı kaderine öğreneceksin. Düşmekten korkmaktansa, nasıl düşeceğini öğreneceksin. Kalktığında dizlerinde ki avuçlarında ki yaralara değil, yeni başlayan yola bakacaksın.
Hayatın tadına varacaksın.
28 Ağu 2012
27 Ağu 2012
Romantik olmak için 30 ebruli'ce fikir !
Kadın ya da erkek, şüphesiz herkes sevdiği kişi tarafından sevilmek ve bunu hissetmek ister. Bazen bilmek yetmez. Ve bunu bildikçe karşılıklı olarak bu sevgi daha da artar ...artar...artar...
İşte aşkınızı her daim canlı tutmanın yolları ;
1-Her fırsatta O'nu sevdiğinizi söyleyin. Ancak abartmayın!
2-Beraber yemek yapmayı deneyin.
3-Sabahları yastığının üzerine sevdiği bir hediye ya da notlar koyun.(çikolata)
4-Arabasının içerisine notlar bırakın.
5-Masaj yapın. Eğer bilmiyorsanız masaj hediye edin.
6-Beraber seçeceğiniz aşk filmlerinden bir arşiv oluşturun.
7-Aşk şarkılarından oluşan güzel bir müzik cd si hazırlayın.
8-İş yerine küçük notlar gönderin.
9-Elinizle yaptığınız yiyeceklerden öğle yemeği için işyerine gönderin.
10-Bir piknik sepeti hazırlayıp, işyerine gidin. Eğer müsait yeşillik bi alan yoksa ofiste de piknik yapabilirsiniz.
11-Kendi elinizle öreceğiniz bişeyler deneyin. O da severek giyecektir.
12-Başbaşa akşam yürüyşlerine çıkın.
13-Gün içerisinde sevdiğinizi söylediğiniz mesaj ya da mailler atın.
14-Akşam yemeğinde sevdiği yiyeceklerden oluşan bir masa hazırlayıp güzel bir şarap deneyin.
15-Aynanın üzerine notlar yazın.
16-Şiir yazın.
17-Yeteneğiniz varsa şarkı besteleyin.
18-Vücut boyalarıyla vücudunuza aşk mesajları yazın.
19-Beraber yapmaktan zevk alabileceğiniz yeni uğraşalar bulun.
20-Sürpriz bir parti verin. Konseptiniz aşk olsun.
21-Arkadaşlarınızında yardımıyla aşkınızı konu alan bir kısa film çekin.
22- Akşam yemeği içi gittiğiniz restoranın menüsünde ''Seni Seviyorum......Bir ömür'' yazsa... Deneyin.
23-Erken bir sevgililer günü düzenleyin.
24-Aşk mektubu yazın.
25-Bir ağaç alın ve bu ağaç aşkınızı temsil etsin. Meyvelerini görene dek ona beraber bakın..
26-Dinlediği radyo programında istekte bulunun.
27-Beraber giydiğiniz bir kıyafetiniz olmalı...!
28-Balonlardan çiçeklerden ve şekerlemelerden oluşan bir paket hazırlayıp gönderin.
29-Gideceğiniz bir restorana,getirmeleri için bir hediye paketi hazırlayın. Ne olduğunu anlamasın. Doğal davranın.
30- Romantik yerleri beraber keşfedin.
Ama ne olursa olsun mutlaka birbirinize zaman ayırın!!!
İşte aşkınızı her daim canlı tutmanın yolları ;
1-Her fırsatta O'nu sevdiğinizi söyleyin. Ancak abartmayın!
2-Beraber yemek yapmayı deneyin.
3-Sabahları yastığının üzerine sevdiği bir hediye ya da notlar koyun.(çikolata)
4-Arabasının içerisine notlar bırakın.
5-Masaj yapın. Eğer bilmiyorsanız masaj hediye edin.
6-Beraber seçeceğiniz aşk filmlerinden bir arşiv oluşturun.
7-Aşk şarkılarından oluşan güzel bir müzik cd si hazırlayın.
8-İş yerine küçük notlar gönderin.
9-Elinizle yaptığınız yiyeceklerden öğle yemeği için işyerine gönderin.
10-Bir piknik sepeti hazırlayıp, işyerine gidin. Eğer müsait yeşillik bi alan yoksa ofiste de piknik yapabilirsiniz.
11-Kendi elinizle öreceğiniz bişeyler deneyin. O da severek giyecektir.
12-Başbaşa akşam yürüyşlerine çıkın.
13-Gün içerisinde sevdiğinizi söylediğiniz mesaj ya da mailler atın.
14-Akşam yemeğinde sevdiği yiyeceklerden oluşan bir masa hazırlayıp güzel bir şarap deneyin.
15-Aynanın üzerine notlar yazın.
16-Şiir yazın.
17-Yeteneğiniz varsa şarkı besteleyin.
18-Vücut boyalarıyla vücudunuza aşk mesajları yazın.
19-Beraber yapmaktan zevk alabileceğiniz yeni uğraşalar bulun.
20-Sürpriz bir parti verin. Konseptiniz aşk olsun.
21-Arkadaşlarınızında yardımıyla aşkınızı konu alan bir kısa film çekin.
22- Akşam yemeği içi gittiğiniz restoranın menüsünde ''Seni Seviyorum......Bir ömür'' yazsa... Deneyin.
23-Erken bir sevgililer günü düzenleyin.
24-Aşk mektubu yazın.
25-Bir ağaç alın ve bu ağaç aşkınızı temsil etsin. Meyvelerini görene dek ona beraber bakın..
26-Dinlediği radyo programında istekte bulunun.
27-Beraber giydiğiniz bir kıyafetiniz olmalı...!
28-Balonlardan çiçeklerden ve şekerlemelerden oluşan bir paket hazırlayıp gönderin.
29-Gideceğiniz bir restorana,getirmeleri için bir hediye paketi hazırlayın. Ne olduğunu anlamasın. Doğal davranın.
30- Romantik yerleri beraber keşfedin.
Ama ne olursa olsun mutlaka birbirinize zaman ayırın!!!
17 Ağu 2012
Anneler ve kızları :))
Kaç yaşında olursa olsun, onlar aslında hep ilk kucağımıza aldığımız günkü gibidirler. Hep mini minnacık ayakları, şaşkın bakışları, telaşlı durumlarda parmaklarımızı kavrayan yumru birer el ve cennet kokuları...
Daha kucağımıza bile almadan, henüz karnımızda hissederken onları, başlar bütün iletişim anne ve kızlarıyla.
Ve artık melekler dışında ki her şeyi görmeye başladıklarında, ilk öğretmenleri olur anneleri kızlarının.
Aslında çocuklar her zaman en iyi analizi yapabilecek yeteneğe sahiptirler. Zaman içerisinde, bu izlenimler taklitlere dönüşür.
Mesela benim kızım, henüz bir buçuk yaşındayken, dışarı çıkmak için hazırlandığım sırada beni uzun bi süre izledikten sonra, allık fırçamla
tepeden tırnağa boyanmaya çalışırdı. Maksat anneyi taklit etmek.
Kızlar her ne kadar babaya düşkün olsalar da, babalarının seçimleri doğrultusunda ister istemez anneyi kendine idol seçiyor. Anne gibi giyinmeye, anne gibi konuşmaya başlıyor. Bir an önce büyüyüp annesi gibi olmak ister her kız çocuğu. Belki de bu bi taraftan babaya güzel görünmek için anneyle rekabet içerisine girmekte olabilir.
Küçük yaşlarda doğru şekilde kurulan iletişim her zaman güçlü bir bağ olacaktır. Aynı zamanda, sizi taklit edeceğini bildiğiniz kızınızı farkında olmadan, yönelttiğiniz hayat ta burada başlıyor.
Oyunlar oynayarak, hem iletişiminiz kuvvetlenecek hem de birbirinize karşı olan tepkileri ölçmüş olacaksınız. Birlikte birçok şeyi yapmış olmanın mutluluğu içerisinde kızınızın sosyal gelişimine de destekte bulunmuş oluyorsunuz.
Kısa zamanlarda, farklı şeyler yapmak dikkat çekecektir !
Mesela okuma alışkanlığı kazandırmak istediğiniz kızınıza, kitap verip okumasını söylemektense, beraber kitap okumayı hatta başlarda kendi okuduğunuz kitabı sesli okuyup, dikkati çekmeyi deneyebilirsiniz.
Ama en iyi iletişim, beceri, duygusal zeka ve yaratıcılığın geliştiği yer : MUTFAK !!!
Küçük küçük yardımlarda bulunmak istediğinde hayır dememek, ama uzaktan takip etmekte fayda var.
Daha sonrasında çok sevdiği bir keki ya da kurabiyeyi beraber yapma fikri kulağa hoş gelebilir.
Daha da yaratıcı olmanız gereken bir yönlendirme söz konusu olacaksa, babanın çok sevdiği, ve yaptığınız zaman size sevgi gösterisinde bulunduğu bir yemeği beraber yapma teklifi daha ideal bir yol olabilir. Sizi kıskanan bir prenses, sizden daha iyi yapıp babasında övgü almayı düşünebilir:)))
Ancak farkında olmalısınız ki, ortalık her zamankinden dağınık olacaktır. .... Daha fazla !!!
Bu durumda asla kızarak tepki vermeyin. Bu hamarat kızınızın bu etkinliği bir daha yapmak istememesine sebep olabilir. Kızmak yerine ilk seferle dökülen saçılan her şeyi siz temizleyin. Sizi bu konuda da örnek alacaktır. Hatta bence keyfini çıkarın. Evin biraz kirlenmesi bu anın vereceği keyiften daha önemli olamaz değil mi?
( Bir keresinde mutfaktan gelen kahkahalar üzerine gördüğüm manzara çileden çıkmama yetecek bir durumken, ben kızımı 5 Litrelik yağı tepesinden aşağı devirmiş ve o yağın içerisinde emeklemeye çalışırken sürekli kayıp düşmesinin onu ne kadar eğlendirdiğini görünce, sadece bende onun kahkahalarına eşlik edebildim. )
Bir kaç denemeden sonra, beraber giyebileceğiniz bir örnek önlükleriniz olabilir. Dikkat çekici renkler tercih sebebi olabilir. Hatta aşçıların kullandığı şapkalardan edinebilirsiniz. Bu anları mutlaka ölümsüzleştirip evinizde uygun bi yere çerçevelemeyi unutmayın. Bunu görmek kızınıza ve size şevk verecektir.
Bırakın her şeyi karıştırsın ve yeni denemeler yapsın... Hem belki de ortaya gerçekten hoş bişeyler çıkabilir. :)
Bu özgüveni ve yaratıcılığı için önemli bir etken olacaktır. Ve ne olursa olsun beraber bir şeyler yapmaya çalışın ya da yapmayın, sadece eğlenin !!!
Bu durum böyle sürüp giderken, bir bakmışsınız kızınız genç bir kadın olmuş, başarılı bir işi, sosyal ve iyi dostlukları oluşmuş... Ve yine bir gün aynı mutfakta, bu sefer sadece kahve yapıp gerçekten sohbet ediyor bulacaksınız kendinizi.
Ve o çerçeve mutlaka gözünüze takılacak.
Küçük bile olsalar, mutfak muhabbetleri tüm kadınlar içindir !!!
Tüm anneler ve kızları için...
Daha kucağımıza bile almadan, henüz karnımızda hissederken onları, başlar bütün iletişim anne ve kızlarıyla.
Ve artık melekler dışında ki her şeyi görmeye başladıklarında, ilk öğretmenleri olur anneleri kızlarının.
Aslında çocuklar her zaman en iyi analizi yapabilecek yeteneğe sahiptirler. Zaman içerisinde, bu izlenimler taklitlere dönüşür.
Mesela benim kızım, henüz bir buçuk yaşındayken, dışarı çıkmak için hazırlandığım sırada beni uzun bi süre izledikten sonra, allık fırçamla
tepeden tırnağa boyanmaya çalışırdı. Maksat anneyi taklit etmek.
Kızlar her ne kadar babaya düşkün olsalar da, babalarının seçimleri doğrultusunda ister istemez anneyi kendine idol seçiyor. Anne gibi giyinmeye, anne gibi konuşmaya başlıyor. Bir an önce büyüyüp annesi gibi olmak ister her kız çocuğu. Belki de bu bi taraftan babaya güzel görünmek için anneyle rekabet içerisine girmekte olabilir.
Küçük yaşlarda doğru şekilde kurulan iletişim her zaman güçlü bir bağ olacaktır. Aynı zamanda, sizi taklit edeceğini bildiğiniz kızınızı farkında olmadan, yönelttiğiniz hayat ta burada başlıyor.
Oyunlar oynayarak, hem iletişiminiz kuvvetlenecek hem de birbirinize karşı olan tepkileri ölçmüş olacaksınız. Birlikte birçok şeyi yapmış olmanın mutluluğu içerisinde kızınızın sosyal gelişimine de destekte bulunmuş oluyorsunuz.
Kısa zamanlarda, farklı şeyler yapmak dikkat çekecektir !
Mesela okuma alışkanlığı kazandırmak istediğiniz kızınıza, kitap verip okumasını söylemektense, beraber kitap okumayı hatta başlarda kendi okuduğunuz kitabı sesli okuyup, dikkati çekmeyi deneyebilirsiniz.
Ama en iyi iletişim, beceri, duygusal zeka ve yaratıcılığın geliştiği yer : MUTFAK !!!
Küçük küçük yardımlarda bulunmak istediğinde hayır dememek, ama uzaktan takip etmekte fayda var.
Daha sonrasında çok sevdiği bir keki ya da kurabiyeyi beraber yapma fikri kulağa hoş gelebilir.
Daha da yaratıcı olmanız gereken bir yönlendirme söz konusu olacaksa, babanın çok sevdiği, ve yaptığınız zaman size sevgi gösterisinde bulunduğu bir yemeği beraber yapma teklifi daha ideal bir yol olabilir. Sizi kıskanan bir prenses, sizden daha iyi yapıp babasında övgü almayı düşünebilir:)))
Ancak farkında olmalısınız ki, ortalık her zamankinden dağınık olacaktır. .... Daha fazla !!!
Bu durumda asla kızarak tepki vermeyin. Bu hamarat kızınızın bu etkinliği bir daha yapmak istememesine sebep olabilir. Kızmak yerine ilk seferle dökülen saçılan her şeyi siz temizleyin. Sizi bu konuda da örnek alacaktır. Hatta bence keyfini çıkarın. Evin biraz kirlenmesi bu anın vereceği keyiften daha önemli olamaz değil mi?
( Bir keresinde mutfaktan gelen kahkahalar üzerine gördüğüm manzara çileden çıkmama yetecek bir durumken, ben kızımı 5 Litrelik yağı tepesinden aşağı devirmiş ve o yağın içerisinde emeklemeye çalışırken sürekli kayıp düşmesinin onu ne kadar eğlendirdiğini görünce, sadece bende onun kahkahalarına eşlik edebildim. )
Bir kaç denemeden sonra, beraber giyebileceğiniz bir örnek önlükleriniz olabilir. Dikkat çekici renkler tercih sebebi olabilir. Hatta aşçıların kullandığı şapkalardan edinebilirsiniz. Bu anları mutlaka ölümsüzleştirip evinizde uygun bi yere çerçevelemeyi unutmayın. Bunu görmek kızınıza ve size şevk verecektir.
Bırakın her şeyi karıştırsın ve yeni denemeler yapsın... Hem belki de ortaya gerçekten hoş bişeyler çıkabilir. :)
Bu özgüveni ve yaratıcılığı için önemli bir etken olacaktır. Ve ne olursa olsun beraber bir şeyler yapmaya çalışın ya da yapmayın, sadece eğlenin !!!
Bu durum böyle sürüp giderken, bir bakmışsınız kızınız genç bir kadın olmuş, başarılı bir işi, sosyal ve iyi dostlukları oluşmuş... Ve yine bir gün aynı mutfakta, bu sefer sadece kahve yapıp gerçekten sohbet ediyor bulacaksınız kendinizi.
Ve o çerçeve mutlaka gözünüze takılacak.
Küçük bile olsalar, mutfak muhabbetleri tüm kadınlar içindir !!!
Tüm anneler ve kızları için...
15 Ağu 2012
YENİ MODA KINA GECESİ !!!
Kına geceleri ayrı bir önem ve özellik göstermektedir. Evlenecek olan kızın; ailesi yakınları ve arkadaşları ile kadın kadına geçireceği bu son gece asıl düğün günü olarak da bilinen gelin alma gününden bir gün önceye rastlamaktadır.
Bugün hüznün yoğun olarak yaşandığı bir gündür. Geleneksel yapının yoğun yaşadığı bölgelerde hala eski önemini korumaktadır. Büyük kentlerde ise artık ya yapılmamakta veya sadece eğlenceden ibaret bir gün olma niteliğini taşımaktadır. Şehir merkezlerinde kına geceleri asıl fonksiyonundan uzaklaşmaya başladı. Daha önceleri kızın evden ayrılışı son vedalaşması biçimindeyken günümüzde eğlenceye dönük nikahla evleniliyorsa düğünün yerini alan bir eğlence durumuna geçti.
Ve artık eskiyle yeninin her alanda birleştiği bu dönemde, kına gecelerinde de çeşitli organizasyonlar düzenleniyor.
Mesela yine hamamlarda eğlenceler düzenleniyor ama daha şatafatlı. Catering hizmetinden, bayan orkestraya, kına hazırlanmasından, özel hediyeliklere kadar çok çeşitli organizasyonlar var. Ve sizin hayal gücünüzle neredeyse yapılamayacak bi şey yok gibi...
Bir de evde yapılan kına geceleri var. Artık gelen misafirle ilgilenme, oturanı ortaya oynamaya kaldırma ya da cd ile ugrasıp güzel fıkır fıkır müzik aramakla zaman geçirmiyorsunuz. Siz sadece kurtlarınızı döküyorsunuz. Hemen işinin ehli bir organizasyon firması bulup, misafirlerinizi agırlayacak, yol yordam bilen birbirinden güzel kaftan giymiş ellerinde tefleri misafirlerinizi karsılayan, müzikle beraber ortaya cıkıp bi güzel oynayan, misafirleriniz sıkılmasın diye onlara eşlik eden, aslında herkesin aileden biriymiş gibi sandıgı güzel cici bici kızlar getirttiriyosunuz.
Tüm bu organizasyonlarda, müzik biliyorsunuz ki en önemli faktör. Ne kadar yorgun olsanızda şıkır şıkır bir parça çalınca hemen kalkıp oynarsınız değil mi ? Müzik o anı güzelleştiren ve en çok dikkat edilmesi gereken şeylerden biri. Ama kına gecelerinde genelde bayanlar arasında oldugundan, insanlar kendileri bir cd takıp kendilerince eğlenirler. Halbuki bunu profesyonel bir ele bırakmak lazım. O anki atmosferi algılayıp, doğru zamanda doğru müziklerin çalınması için iyi bir Dj şart bence. Yoksa biliyorsunuz istek şarkı isteyen çok kişi olur. Bunlarla ilgilenmekten eğlenmeye vakit bulamazsınız. Herkesi memnun etmeye çalışmak ayrı bir sorumluluktur. Ve de isteriz ki gelen misafirlerimiz gerçekten dillere destan bir şekilde ayrılsınlar. Kına geceleri genelde bayanlar arasında olduğundan firmalar buna da çözüm bulmuş. Bayan Dj'ler ya da bayanlardan oluşan bir canlı müzik orkestrası talep edebilirsiniz.
Misafirlerinize daha görsel bir kına yaratmak isterseniz, hoş dans şovları, sürpriz misafirlerde talep edebilirsiniz. Hatta önceden yapılacak çalışmalarla, siz ve arkadaşlarınız da bu şovlarda yer alıp daha da eğlenebilirsiniz.
Geriye ne kaldı ? Tabii ki yiyecek içecek servisi. Bir kaç saatlik bir kına organizasyonunun sadece yiyecek hazırlaması günler öncesinden başlar. Alışverişi, yapımı, saklanması meşakatli işlerdir. Bide sonrasında tabak çanak yıkanması toplanması ayrı bir dert. Bunun içinde tamamiyle anne elindenmişcesine hazırlanan güne uygun yemekleri de bir catering firmasından talep edebilirsiniz. Hatta güne özel farklı cup cakeler de sofralarınızı süsleyecektir. Kına pastası da işin en detay verilmesi gereken kısımlardan biridir. Eğer bunları ben tek başıma yaparım derseniz muhtemelen, bu koşuşturmanın ardından, eğlenmeye enerjiniz kalmayacaktır.
Kınalık kızımızın makyajı da çok önemli. Tüm gece oynayacak, terleyecek, ağlayacak... E makyajmı dayanır buna ? Bazı firmalarda bu durumlarda, profesyonel makyaj içinde yardımcı olabiliyorlar.
Kına geceleri Türk kültüründe gerçekten çok önemli ve ayrıntılı gecelerden biridir. Aslında burda eglenceden çok, kuşun yuvadan uçmasını izleriz. Ve her dakikası ölümsüzleştirilmelidir. Anne, kızkardeşler, kız arkadaşlar ve gelin açısından çok duygulu bir gecedir.
Tüm bunlara ve hayalinizde ki kına gecesine ulaşabileceğiniz bikaç adres vericem şimdi size. Mutlaka not edin ! Bir gün herkese lazım olabilir.
www.bayandj.net
http://www.digilifemuzik.com/
www.dugunmuzigim.com
www.dugunorkestrasi.et
www.djdugun.com
İşte hayallerinize bu kadar yakınsınız!!! Kınalarınızdan bana da göndermeyi unutmayın :)
14 Ağu 2012
Kadir Gecesi'nde ibadet
Bu gece Kur’an-ı Kerim’in Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’e (SAV)
indirilmeye başlandığı gece olan Kadir Gecesi... Bin aydan daha hayırlı olan bu
gece bütün İslam dünyasında ibadet, dua ve niyazla idrak ediliyor.
Teknolojinin ve tabii ki sosyal medyanın, cep telefonlarının, mailleşmenin günümüzün her anını kapsadığı bu günlerde, bence en azından bugün eskiye gitmeliyiz biraz. Sadece bir dakika oturup düşünün. Tüm bu haberleşme araçları yok iken büyüklerimiz neler yapardı. Ben hatırlıyorum. Akşam mutlaka Yasin-i Şerif bir de bal tefsiri okunurdu. Rahmetli babaannem ya pesmet kızratır ya lokma döker ya da helva kavurur konu komşuya dağıttırırdı. Okunan dualar ölmüşlerimizin ruhuna hediye edilirdi. Kimi kimsesi olmayanalara da ekmek istenip bize verdikleri için Allah'a şükredilirdi. Aile büyükleri aranırdı tek tek. Küçüklerinde aranması beklenirdi. Büyüklerden dua alınır her işimizi o dua ile görürdük. Çok çok aile büyükleri Kuran okurlardı. Çocuklara dualar sureler öğretilirdi. Zorlanmadan !! Dua'nın koruyuculuğu öğretilirdi. Sevgi, saygı ve hoşgörü beklenirdi, göstenirdi.Zor durumda olanlara evde pişenden birer tabak giderdi.
Şimdi sadece toplu mesajlar, sosyal medyadan kuru bir hayırlar gönderiliyor. Peki herkesin değeri aynı mı !!! Kimse özel değil mi? Ya da kimse böyle bir mutluluğu ve hoşgörüyü haketmiyor mu?
Kutlama gecesi mi artık yeni çağda böyle mucizevi günler ?
Ben öyle kapalı çok dindar bir aile de büyümedim. Ama bir yaradan oldugunu, saygıyı, hayatımızdan gelmiş geçmiş ve hala da olan herkese karsı en azından bir dua borcu oldugunu, böyle günleri yaşatmak gelenekselleştirmek gerektiğini öğrendim yine de...
Gelin bugün ibadet edin. Araştırdım. Diyanet işlerinden, ünlü din adamalrına kadar Kadir Gecesi'nde nasıl ibadet edilmeli herkes yazmış... Ama şunu okuyunca daha bi anlamlandı herşey.
''Müftü Yardımcısı İrfan Üsündağ, Kadir Gecesi’nde yapılacak dua ve ibadetlerle ilgili şunları söyledi: Peygamber Efendimize (a.s.) sahabeler soruyor, bu geceyi nasıl değerlendirelim diye. Peygamberimiz şu cevabı vermiş ‘ey Allah’ım, sen affedecisin, affetmeyi seversin beni affet.’ Bu şekilde dua edebiliriz. Ayrıca bu gece de duanın yanında büyük bir gece olduğuna göre Allah’ın rahmetinin, meleklerinin indiği bir gece olduğuna göre günahlarımıza tövbe ederiz, onlardan pişmanlık duyup bir daha yapmamak üzere söz vermeliyiz. Kuran-ı Kerim bu gecede indirilmiştir. Kuran-ı Kerim bu gecede indirilmeye başlandığına göre Kuran-ı Kerim’le ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz. Bol bol Kuran okuyabiliriz. Nafile ve kaza namazlarımız varsa onları kılabiliriz. Tesbih çekip Allah’ı zikretmeliyiz ve peygamberimize salat-u selam getirmeliyiz. Bu gece de yapabileceğimiz güzel işlerden bir tanesi çeşitli ziyaretleşmeler olabilir. Ziyaretleşme imkanımız olmayacaksa da uzaktaki akrabalarımızı arayıp sormalıyız. Gecelerini tebrik etmeliyiz. Yardımlaşma hadisesini Kadir Gecesi’nde biraz daha artırarak devam ettirmeliyiz. Yetim, fakir-fukara ve akrabalarımızdan muhtaç olanlara yardım etmeliyiz.” ''
1 Ağu 2012
Topuklu ayakkabılaaarrr ...
Topuklu ayakkabısı olmayan bayan var mı acaba ?
Her tarza uygun her renginden dolabımızı süsleyen o çok sevdiğimiz, çoğumuzun hiç vazgeçemeyeceği topuklu ayakkabılarımız, bizi ne kadar seviyor sizce ?
Aslında bilinçli kullanıldığında topuklu ayakkabılar çok zararlı değil. Ama nasıl bilinçli kullanacağız değil mi ? Topuklu ayakkabının bilinçli kullanması mı olurmuş ?
Evet, olur ! Çünkü bilinçlenmezsek bu en değerli mal varlıklarımız ayak sağlığımızı ciddi ölçüde tehdit edecektir. Nasıl mı ?
Ayağınızın doğal şeklinden daha farklı bir yapıya sahip bir ayakkabı giyersek, bu acı cekmemize sebeb olur. Ayakkabının fazla sıkı olması ağrı, fazla bol olması da burkulma riskiyle karşılaşmamıza sebeb oluyormuş.
Ayrıca, topuklu ayakkabı giydiğimizde, bütün ağrlığı topuklara vererek, çok ağır bir yükün altında bırakmış oluyoruz. Böylelikle direkt olarak ayakta parmağın üzerindeki şişliklerin oluşumuna neden olmasalar bile, oluşması için yardımcı olurlar. Bu şişlikler ileride kemikleşerek ayak şeklimizi değiştirir. Bu kemiksi şişlikler önce başparmakla başlar ve diğer parmakları da zorlar. Böyle bir durumda, başparmağınız doğal yerini değiştirir ve bu da acı veren bir ağrıya neden olur.
Uzmanlar topuklu aykkabının oluşturduğu risklerin yaşlanma ile beraber daha da arttığını söylüyorlarmış. 20′li ve 30′lu yaşlarda topuklu ayakkabı giymek daha az tehlikeli iken, 40′lı ve 50′li yaşlarda sağlık acısından daha tehlikelidir. Yaşınız ilerledikce ayaklarınızı koruyan yağ depozitlerinin oluşumu da yavaşlıyor ve azalıyormuş.
Yani topuklu ayakkabı ile daha şık ve güzel görünelim derken, ayağımızın hem sağlığını hem de güzelliğini bozmuş olabiliriz!!!
Heeee... ama siz de hala olsun ben topukludan
1- En konforlu topuklu ayakkabıyı tercih edin. Bunun anlamı topuk dışında, ayakkabının iç konforu sizin için uygun olsun. Öyle 20 cm topuğa da ayrıca gerek yok...:)
2- Silikon tabanlar kullanmaya çalışın. Olası düşme ve kayma durumlarında, silikon tabanlar ayağınız için iyi bir koruyucu olacaktır.
3- Eğer ayağınız ağrımaya başlarsa kesinlikle bir pediyatrite görünün. Ona sorunlarınızı anlatın ve ağrılarınızı kesinlikle hafife almayın.
4- İnce topuklardansa kalın topuklu aykkabıları tercih edin. Ayakkabınızın topuğu ne kadar kalın olursa, üzerinde taşıdığı ağırlığı daha fazla yayar bu da ayak sağlığınıza önemli bir katkı sağlıyacaktır. Aynı zamanda aşil tendonunuzla ilgili oluşabilecek sorunların da büyümesini engelleyebilirsiniz.
5- İşyerinizde topuklu ayakkabı giymek zorunda iseniz, yanınızda bir çift rahat ayakkabı bulundurun. Gün içerisinde ayaklarınızı dinlendirebilirsiniz.
Her tarza uygun her renginden dolabımızı süsleyen o çok sevdiğimiz, çoğumuzun hiç vazgeçemeyeceği topuklu ayakkabılarımız, bizi ne kadar seviyor sizce ?
Aslında bilinçli kullanıldığında topuklu ayakkabılar çok zararlı değil. Ama nasıl bilinçli kullanacağız değil mi ? Topuklu ayakkabının bilinçli kullanması mı olurmuş ?
Evet, olur ! Çünkü bilinçlenmezsek bu en değerli mal varlıklarımız ayak sağlığımızı ciddi ölçüde tehdit edecektir. Nasıl mı ?
Ayağınızın doğal şeklinden daha farklı bir yapıya sahip bir ayakkabı giyersek, bu acı cekmemize sebeb olur. Ayakkabının fazla sıkı olması ağrı, fazla bol olması da burkulma riskiyle karşılaşmamıza sebeb oluyormuş.
Ayrıca, topuklu ayakkabı giydiğimizde, bütün ağrlığı topuklara vererek, çok ağır bir yükün altında bırakmış oluyoruz. Böylelikle direkt olarak ayakta parmağın üzerindeki şişliklerin oluşumuna neden olmasalar bile, oluşması için yardımcı olurlar. Bu şişlikler ileride kemikleşerek ayak şeklimizi değiştirir. Bu kemiksi şişlikler önce başparmakla başlar ve diğer parmakları da zorlar. Böyle bir durumda, başparmağınız doğal yerini değiştirir ve bu da acı veren bir ağrıya neden olur.
Uzmanlar topuklu aykkabının oluşturduğu risklerin yaşlanma ile beraber daha da arttığını söylüyorlarmış. 20′li ve 30′lu yaşlarda topuklu ayakkabı giymek daha az tehlikeli iken, 40′lı ve 50′li yaşlarda sağlık acısından daha tehlikelidir. Yaşınız ilerledikce ayaklarınızı koruyan yağ depozitlerinin oluşumu da yavaşlıyor ve azalıyormuş.
Yani topuklu ayakkabı ile daha şık ve güzel görünelim derken, ayağımızın hem sağlığını hem de güzelliğini bozmuş olabiliriz!!!
vazgeçmem diyorsanız, bikaç ayrıtıya dikkat ederek en hafif zararla çıkabilirsiniz...
1- En konforlu topuklu ayakkabıyı tercih edin. Bunun anlamı topuk dışında, ayakkabının iç konforu sizin için uygun olsun. Öyle 20 cm topuğa da ayrıca gerek yok...:)
2- Silikon tabanlar kullanmaya çalışın. Olası düşme ve kayma durumlarında, silikon tabanlar ayağınız için iyi bir koruyucu olacaktır.
3- Eğer ayağınız ağrımaya başlarsa kesinlikle bir pediyatrite görünün. Ona sorunlarınızı anlatın ve ağrılarınızı kesinlikle hafife almayın.
4- İnce topuklardansa kalın topuklu aykkabıları tercih edin. Ayakkabınızın topuğu ne kadar kalın olursa, üzerinde taşıdığı ağırlığı daha fazla yayar bu da ayak sağlığınıza önemli bir katkı sağlıyacaktır. Aynı zamanda aşil tendonunuzla ilgili oluşabilecek sorunların da büyümesini engelleyebilirsiniz.
5- İşyerinizde topuklu ayakkabı giymek zorunda iseniz, yanınızda bir çift rahat ayakkabı bulundurun. Gün içerisinde ayaklarınızı dinlendirebilirsiniz.
24 Tem 2012
Özleyecek kadar, sevdin mi hiç ?
Sevgi'nin diğer adıdır... Neyi sevdiğinin, neyi özlediğinin anlamı, önemi yok... Özlemek güzeldir... Sevilendir özlenen...
Neyse en değerlimiz, neye bağlanmışsak en derinden , O' dur yokluğunda içimizi eriten. Alışkanlığa dönüşen belki de... Kötü değildir alışkanlık. Hayatımıza kabul edişimizi göstermenin bir başka yoludur alışkanlık. Sevgiyi öldürmez. Gerçekten sevene, güç katar. Aynı hasret gibi... Ne kadar çok sevdiysen kıymetlini, uzağına düşen her adımda daha da büyür sevgin. büyür büyür...
Bazısına geçmiş çocukluğudur özlem. Sokakları özlemiştir, misketlerini kaybettiği...
Yaşayamadığı çocukluktur belki de, camın arkasına gizlenmiş silüetidir özlenen... İzlemek bile güzel gelir, dönemeyeceğini anladığında.
Bazısına annedir, babadır, kardeştir özlenen... Uykusuz gecelerin şiiridir her hıçkırık. Bölünen her uyku belki de bir gün yaşayacağın duyguların ezberidir. Belki geleceği özlemektir.
Kimine kedidir, belki kuş, belki de minnacık akvaryumundan sana kocaman bir hayat bahşeden minik bir kaplumbağa... Hani sevdikçe, seyrettikçe hayatı anladıgın daha cok sevdiğin...
Okul yıllarıdır belki sana göre.... Özlemek bir okul kantinin de, paylaşılan simittir. Sınıfta adının tarihe yok gecmesine rağmen, hatıralarda güzel bir okul kırma günüdür özlemek.. Delidir özlemek, doludur... dolu doludur...
Çoğu zaman, sevgilidir özlenen. Yeni bir ülkenin keşfi kadar maceraperest, bir yudum sıcak çay kadar sıradan ... Sevmeyi özler bazıları... Çok sevmişlerdir.. Çok beklemişlerdir... Ama geridedir ve alışmıştır artık özleyen.. Özleyen özler, teninde kavrulacağı bir mevsimi özler sevgili...
Bana göre Yağmur'dur özlenen... Bir camın arkasından izleyebilecek kadar yakın olup, ıslanacak kadar dokunamadığım... Güneşin ardından rengarenk bir özleyiştir, bir Gökkuşağı gibidir işte Özlenen... Güneşe düşman olmaktır... Benim özlemim cam kenarında seyahat etmek gibi ... Bulutları bir mektup saymak gibi... Bilirim ki, bulutların ardından Yağmur gelecek... Bilirim ki sucuk gibi olamasamda, dans edişini, camdan toprağa süzülüp, hayat verişini bir ağaca izleyeceğimi bilirim... Ve kokunu, yaprak veren ve hiç sararmayan Defne yapragından çekerim içime... Yağmurlar hiç solmasın hiç durmasın... Tıpkı ölümsüz aşk gibi, tıpkı Defne ağacı gibi...
Benim özlemim Yağmur'a... Altında ıslanıp tüm sokaklarda başıboş yürüyeceğim günü beklediğim Yağmurlarda...
Her ne ise özlenen, Sevildiği içindir.... Bir zamanlar sevilecek kadar yaşanılandır özlemek... İyi ki Özlüyoruz....
Ebruli'ce Fikirler...
Neyse en değerlimiz, neye bağlanmışsak en derinden , O' dur yokluğunda içimizi eriten. Alışkanlığa dönüşen belki de... Kötü değildir alışkanlık. Hayatımıza kabul edişimizi göstermenin bir başka yoludur alışkanlık. Sevgiyi öldürmez. Gerçekten sevene, güç katar. Aynı hasret gibi... Ne kadar çok sevdiysen kıymetlini, uzağına düşen her adımda daha da büyür sevgin. büyür büyür...
Bazısına geçmiş çocukluğudur özlem. Sokakları özlemiştir, misketlerini kaybettiği...
Yaşayamadığı çocukluktur belki de, camın arkasına gizlenmiş silüetidir özlenen... İzlemek bile güzel gelir, dönemeyeceğini anladığında.
Bazısına annedir, babadır, kardeştir özlenen... Uykusuz gecelerin şiiridir her hıçkırık. Bölünen her uyku belki de bir gün yaşayacağın duyguların ezberidir. Belki geleceği özlemektir.
Kimine kedidir, belki kuş, belki de minnacık akvaryumundan sana kocaman bir hayat bahşeden minik bir kaplumbağa... Hani sevdikçe, seyrettikçe hayatı anladıgın daha cok sevdiğin...
Okul yıllarıdır belki sana göre.... Özlemek bir okul kantinin de, paylaşılan simittir. Sınıfta adının tarihe yok gecmesine rağmen, hatıralarda güzel bir okul kırma günüdür özlemek.. Delidir özlemek, doludur... dolu doludur...
Çoğu zaman, sevgilidir özlenen. Yeni bir ülkenin keşfi kadar maceraperest, bir yudum sıcak çay kadar sıradan ... Sevmeyi özler bazıları... Çok sevmişlerdir.. Çok beklemişlerdir... Ama geridedir ve alışmıştır artık özleyen.. Özleyen özler, teninde kavrulacağı bir mevsimi özler sevgili...
Bana göre Yağmur'dur özlenen... Bir camın arkasından izleyebilecek kadar yakın olup, ıslanacak kadar dokunamadığım... Güneşin ardından rengarenk bir özleyiştir, bir Gökkuşağı gibidir işte Özlenen... Güneşe düşman olmaktır... Benim özlemim cam kenarında seyahat etmek gibi ... Bulutları bir mektup saymak gibi... Bilirim ki, bulutların ardından Yağmur gelecek... Bilirim ki sucuk gibi olamasamda, dans edişini, camdan toprağa süzülüp, hayat verişini bir ağaca izleyeceğimi bilirim... Ve kokunu, yaprak veren ve hiç sararmayan Defne yapragından çekerim içime... Yağmurlar hiç solmasın hiç durmasın... Tıpkı ölümsüz aşk gibi, tıpkı Defne ağacı gibi...
Benim özlemim Yağmur'a... Altında ıslanıp tüm sokaklarda başıboş yürüyeceğim günü beklediğim Yağmurlarda...
Her ne ise özlenen, Sevildiği içindir.... Bir zamanlar sevilecek kadar yaşanılandır özlemek... İyi ki Özlüyoruz....
Ebruli'nin renkli balkon koltukları....
Çok eski bahçe mobilyalarım. Çok vefakarlardır!! Yağmurun altında kaldılar koca kış yine de taş gibiler...
Ve yeni evime taşındığımda, kocaman balkonumda bu vefakar mobilyalarımla paylaşmak istedim akşam kahvelerimi !! :) Gittim bi marangoza bu mobilyaların yenilenmesi için fiyat aldım. 800 Tl civarında bir fiyat duyunca şok oldum. Yani ufak bi araştırma yaptım o paraya yeni mobilyalar alabilirdim. Ama ben kendimkileri istiyordum. Bu iki koltuk ve bir bankı yenilemem bana sadece 50 Tl ye mal oldu.
Evin orda ki nalbura gidip zımpara ve sprey araba boyası aldım. Bi güzel gücüm yettiğince kalkan kaplamalarını temizledim zımparayla. Ardından yarım saat içinde istediğim renklere boyadım. İşte sonuç. 750 TL ise ev bütçesine katkı sağlamak amacı ile kumbaraya :))) Eskiyen eşyalarınızı öyle hemen atmayın! Fikir sorun bana ...:)) Ebruli'ce Fikir verebilirim...
19 Tem 2012
Eyeliner eziyet olmasın !!!
Hiç makyaj yapmasak bile, göz kalemi yada eyeliner her zaman tek başına kurtarıcı görevini üstlenir .
Ancak genelde, eyeliner kimileri için zahmetli ve karmaşık bir uygulama değil mi ? Laf aramızda benim içinde çok zordu, ama işim gereği öğrenmem sadece 3 haftamı aldı :)
- Öncelikle makyaja başlamadan mutlaka temzileyici ile cildinizi temizleyip bakterileri öldürün ki makyaj malzemeleriniz bakterilerin yuvası olmasın .
- Mutlaka makyaj öncesi nemlendirici kullanın. Bu hem sizi dış etkenlere karsı ( rüzgar, güneş , makyaj, egzos ...) koruyacaktır hem de cildinizin ihtiyacı olan nemi gün boyu sağlayacaktır.
- Göz makyajına başlamadan önce, kalıcı olmasını istiyorsak, Mutlaka baz kullanmalıyız. Cildimize uygun renk ve tipte ki fondotenleri kullanmaya özen gösterelim ki, 25 yasındayken 50 yaşında kullanmamız gereken ürünleri kullandıgımızda cildimiz erkenden direncini kaybedebilir.
- Özellikle göz kapaklarında gün içerisinde oluşacak, nem yada yağ oranının artıp makyajımızı kötü göstermesini engellemek için, uygun tonda ki pudramızı sakın ve sakın unutmayalım !
- Eyeliner kullanmadan önce, Göz kalemi kullanmak bir sonraki işlemi kolaylaştırır. En azından göz kalemi ile yapılan hatalar daha kolay cildi tahriş etmeden silinebilir.
- Göz kalemi ile çizdiğimiz göz kapağımızın üzerinden eyeliner geçtiğimizde sanırım istediğimiz görüntüye kavuşabiliriz.
- Mümkünse gözlerimiz açıkken eğer uygulamayı yaparsak, şekil vermek daha kolay olacaktır.
- Kalınlaştırmak istiyorsak, hafif hafif kalınlaştırmak en makbulü... Yoksa fazladan kalınlaştırıp istemediğimiz bir görüntü elde edebiliriz.
Göz makyajı, tarzınız renginiz ne olursa olsun en önemli makyajdır. Sade görünmek içinde, sexxxiii görünmek içinde en önemli ayrıntılar göz makyajında !!!
Keyifli makyajlar :))
17 Tem 2012
Ev Yapımı Rüzgar Çanı :))
Peki itiraf ediyorum !
Aslında işten çıkmış eve gelirken, tezgahta gördüğüm lezzetli midye dolmalardı onlar !!!
Yedim bi güzel, ohhh mis gibi ... Yapanın ellerine sağlık. O sırada dizi izliyordum. Böle bi balıkçı köyü görüntüsü geldi ve ışıklar, havai fişekler patlamaya başladı ..!!!Önce bu artık çöp olan midye kabuklarını nasıl delebilirim diye düşündüm, uğraştım yok çok inatçı çıktılar yahuu.. Ama azimliyim !!!
Daha önceden belki birleştiririm battaniye yaparım diye ördüğüm minik motiflerden bir tanesini aldım, 1 Tane japon yapıştırıcısı ve misina ile kesin çözüm !!!
Tabi misina çok ince kaldığından ve midye kabuklarının içide sedefli ve acık renk oldugundan, biraz zorlanıyorsunuz ama gayet sağlam. Ama gel gör ki bu sıcaklar da daha balkonumda meltem bile esmiyo :( Bende gelip gecerken şöyle elimi bi savuruyorum çok güzel ses çıkarıyorlar. :)))
Toplamda bir akşam yemeği ve bir rüzgar çanı bana 10 Tl'ye mal oldu ...
16 Tem 2012
Haftasonu kız kıza kahvaltı !!!
Uzuuun zamandır yüzyüze oturup sohbet etmediğim bi arkadaşım bir kaç denemesinden sonra, nihayet kahvaltıya gelebildi !!! Saat 10:00 da başladığımız kahvaltı 16:00 gibi arkadaşımın kalkmasıyla son bulabildi :) ( Gerçi pastayı unutmuşuz ama bi daha ki sefere )
Bazen bir araya gelebilmek için her şey sadece bir bahanedir. Bazen de o bahaneler bir araya getirir. Bazen pekişir, bazen pişirir...:) Biz piştik gerçi balkonda o sıcak havada :)
Olsun kız kıza yapılan bi kahvaltıdan daha güzel ne olabilir ki ? :))
Bazen bir araya gelebilmek için her şey sadece bir bahanedir. Bazen de o bahaneler bir araya getirir. Bazen pekişir, bazen pişirir...:) Biz piştik gerçi balkonda o sıcak havada :)
Olsun kız kıza yapılan bi kahvaltıdan daha güzel ne olabilir ki ? :))
AşK Pastası :))
Çok güzel görünüyo ama inanın çok zahmetsiz !
Önce normal mozaik pasta hazırlıyorsunuz mozaik pasta harcını 2 ye ayırın biri pastamızın altı olacak istediğiniz gibi şekil verin. Ben iki kat arasına muz koydum. Dilerseniz zenginleştirebilirsiniz... Mozaik pasta harcının geri kalan yarısınıda üzerine koyup iyice şekil verin. Üzerine krem şanti ya da krema ile güzelce kaplayın. Görüğünüz kırmızı sos ise aslında hazır yaptım marketlerde satılıyo çilekli ve frenk üzümlü pasta sosu ama dilerseniz reçelle de aynı görünümü verip üstünü istediğiniz gibi süsleyin...:)
Ben aşk pastası dedim çünkü sevgilimle beraber yaptıgımız ilk pasta oldu :) Tadı gerçekten mükemmel :)))
Afiyet olsun :)))
Önce normal mozaik pasta hazırlıyorsunuz mozaik pasta harcını 2 ye ayırın biri pastamızın altı olacak istediğiniz gibi şekil verin. Ben iki kat arasına muz koydum. Dilerseniz zenginleştirebilirsiniz... Mozaik pasta harcının geri kalan yarısınıda üzerine koyup iyice şekil verin. Üzerine krem şanti ya da krema ile güzelce kaplayın. Görüğünüz kırmızı sos ise aslında hazır yaptım marketlerde satılıyo çilekli ve frenk üzümlü pasta sosu ama dilerseniz reçelle de aynı görünümü verip üstünü istediğiniz gibi süsleyin...:)
Ben aşk pastası dedim çünkü sevgilimle beraber yaptıgımız ilk pasta oldu :) Tadı gerçekten mükemmel :)))
Afiyet olsun :)))
13 Tem 2012
Uçuşan kelebekler balkonumda !!!
Gerçekten çok farklı bir görünüm kazandırıyor bu kelebekler. Sokağınızda ki herhangi bi kırtasiye de, 1 milyoncularda yada yapı marketlerde dahi bulabileceğiniz stickerlar 5 TL ! :)
Günlerce balkona ne yapsam nerden başlasam diye düşündüm ve burdan başlamaya karar verdim. Aslında uygulaması biraz zahmetli; Öncelikle camların kesinlikle temiz ve kuru olması gerekli. Tabii çok ince olduğundan ve tek tek uğraşıldığından, ben bir kaç kelebeği çıkartayım derken öldürdüm ama yine de elimde kalanlar yetti :) Baktıkça manzaranız güzelleşiyo, rengarenk çok iç açıcı... Bu kelebekleri aynalarınıza, saksılarınıza, mobilyalarınıza da uygulayabilirsiniz. Nerde uygularsanız uygulayın, sonuç gerçekten çok cici, çok enerjik ve şık olacaktır ! Not: Kelebekleri yapıştırmada ki yardımcıma teşekkür ediyorum :)))
Ebruli'ce balkon sefası ... :)
İşte benim sevimli balkonum... :)
bu da balkonumun diğer yarısı; Kahve keyfi sonrası ...
Burası aslında her evde oldugu gibi sadece kuru bi balkondu. Ama keyifli bi hale getirmek için gördüğünüz her şeyi tek tek ele alıcam... Neredeyse herşey, her renk el emeği göz nuru !!! Hem öle pahalı da değil... Diyorum ya renkler hayatın içinde, görmeye gözde yeter gönülde :)))
BAŞLIYORUZZZZ!!!
12 Tem 2012
Merhaba :)
Bugün ilk günüm ve ben ne yapacağımı bile bilmiyorum ! Aman Allah'ım elime yüzüme bulaştırmam herhalde...
Önce bana merhaba :)) Sonra sana , sonra diğerlerine , sonra herkese :))
Hayattaki tüm renklerin farkına varabilen herkese merhabaaa :))
Önce bana merhaba :)) Sonra sana , sonra diğerlerine , sonra herkese :))
Hayattaki tüm renklerin farkına varabilen herkese merhabaaa :))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)